EKONOMI POLITIK

Iktisat Tarihi
Ana Sayfa | Piyasa Analizleri | Televizyon Programi | Altin | Avrupa Birligi | Bankacilik | Enerji - Petrol | Enflasyon | Gelir Dagilimi | Iktisat Bilimi Tartismalari | Iktisat Tarihi | Kalkinma | Kapitalizm | Makroekonomi | Maliye | Merkez Bankasi | Rekabet - Marka | Tesvikler - Devlet Yardimlari | Uluslararasi Kuruluslar | Ulkeler | Kuzey Afrika ve Ortadogu | Duyurular | Önerilen Siteler | Veriler | Iletisim

 
FİZYOKRATLAR VE TEK VERGİ SİSTEMİ
 
MURAT KAYKUSUZ
 
GİRİŞ
 
İktisadi Düşünce’nin gelişiminde birçok düşünür ve ekonomistin önemli katkıları olmuştur. Marx, Adam Smith, Keynes gibi düşünür ve ekonomistlerin İktisadi Düşünce’ye etkileri direkt olurken; Fizyokratlar, Bulyonistler gibi düşünce toplulukları ise yaptıkları çalışmalarla İktisadi Düşünce’ye dolaylı katkıda bulunmuşlardır.

 

Bu çalışmanın amacı, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde düşünceleri ve çalışmalarıyla kısa bir dönem etkili olan Fizyokratları ve özelde ise onların önerdikleri “tek vergi” uygulamasını irdelemektir.

 

Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Fizyokrasi’nin doğduğu XVIII. yüzyıl Fransası ve Fizyokratlar’ın düşüncelerini etkileyen şartlar incelenecektir. İkinci bölümün konusunu, Fizyokratlar’ın esinlendikleri ve etkilendikleri düşünürler ve fikirler oluşturmaktadır. Fizyokrasi’nin temel prensipleri ve başta Fizyokrasi’nin kurucusu ve lideri Quesnay olmak üzere, Fizyokratlar’a ve onların savundukları düşüncelere ilişkin bilgi üçüncü bölümde yer alacaktır. Dördüncü bölümde Fizyokratlar’ın önerdikleri “tek vergi” sistemi incelenecektir. Sonuç bölümünde ise çalışmanın kısa bir özeti ve değerlendirme yer alacaktır.

  

I. XVIII. YÜZYIL FRANSASI

 

İster ekonomik, ister politik olsun bir düşünce sistemini incelerken ilk olarak yapılması gereken, o düşünce sisteminin oluşmasına yol açan, içinde bulunulan dönemin şartlarını incelemektir. Fizyokratlar da hiç kuşkusuz yaşadıkları ortamın şartlarından etkilenmişler ve düşüncelerini o dönemin sorunlarına çözüm bulma yolunda geliştirmişlerdir.

 

XVIII. yüzyılda ilk yarısında Merkantilist politikaların uygulanmasından Fransa’da, İngiltere’deki kadar başarılı sonuçlar alınamamıştı. Bunun hiç kuşkusuz en önemli nedenlerinden birisi Fransa ekonomisinde tarımın, İngiltere’ye göre çok daha fazla önem taşımasıydı. Bu nedenle, Jean Baptiste Colbert tarafından getirilen ve sanayileşmeyi teşvik eden önlemlerden fazla bir yarar sağlanamamıştı.[1] Uygulanan Merkantilist politikalar, sanayiin bir dış ticaret aracı olarak gelişmesine yol açmış, ancak ülke içinde tarıma dayanan ticaret gelişememişti. Ayrıca, Fransız eyaletleri arasında uygulanan gümrük vergileri ve tarım ürünlerinin ihraç edilememesi de üretim artışını önlüyordu. 1660-1715 yılları arasında Fransa’da, nüfusun %20 oranında, tarımsal üretimin de %33 oranında azaldığı tahmin ediliyordu.[2] Öte yandan, başarısız koloni savaşları ve sarayın savurgan harcamaları nedeniyle Fransız ekonomisi her geçen gün kötüye gidiyordu. Kilise ve soylular vergiden muaf oldukları için bütün vergi yükü köylüler ve kiracı çiftçiler üzerindeydi. Bu sınıf, ayrıca Kilise ve feodal dönemden kalma asillere de vergi veriyorlardı. Üstelik, köylüler feodal dönemdekine benzer bir şekilde hâlâ yollarda ve asil sınıfın hizmetinde corvée (angarya) işlerde çalıştırılıyorlardı. Bunun yanında, Kral vergi toplamakta yetersiz kaldığından Osmanlı Devleti’ndeki mültezimlere benzer şekilde asiller aracılığıyla vergi topluyordu. Ancak, toplanan bu vergiler yeterli olmuyor ve sarayın lüks harcamalarını ve sömürge savaşlarınn giderlerini karşılamak amacıyla, devlet, spekülatörlerle kapital sahiplerine borçlanıyordu. Sözkonusu bu grubun ve ülkenin zenginliğinden önemli bir pay alan tüccar sınıfın elde ettikleri sermayeyi, üretim yerine spekülasyonda kullanmaları nedeniyle büyük bir oranda tarıma dayalı olan Fransız ekonomisi zora girdi. Bütün bu saydığımız nedenlerden ötürü, ülkede toplumsal huzursuzluk başgöstermeye başlamıştı. İşte böyle bir ortamda, Fizyokratlar halk ayaklanmasını önleyecek birtakım ekonomik düzenlemeler önererek ortaya çıktılar.[3]

II. FİZYOKRATLARI ETKİLEYEN DÜŞÜNÜRLER VE FİZYOKRASİ’NİN FELSEFİ TEMELLERİ

 

XVIII. yüzyıl Grotius, Hobbes, Locke, Hume, Montesquieu, Helvetius ve Malebranche gibi birçok ünlü filozofun yaşadığı bir dönemdi. Öte yandan XVII. Yüzyılda yaşamış olan Descartes ve Spinoza’nın düşünceleri de felsefe dünyasında etkisini sürdürmekteydi. Bütün bu filozofların Fizyokratlar üzerinde önemli etkileri olmuştur. Ancak, hiç kuşkusuz onlar üzerindeki en önemli etki Locke ve Descartes’a aittir.

Fizyokratlar bir yandan Locke’un “rasyonalizm” ve “doğal düzen” konularındaki düşüncelerini benimsemişler, diğer yandan da “doğuştan sonra kazanılan fikirleri ebedi gerçekler kabul ederek bilginin kaynağının insan bilinci olduğunu”[4] öne süren Descartes’ın felsefesini düşünce sistemlerini geliştirmekte kullanmışlardır.

 

Fizyokratlar’ın doktrinleri felsefe, ekonomi politik ve politikadan oluşan üçlü bağlamda incelenebilir.[5]

 

A. Felsefe Alanı

 

Fizyokrasi’nin kurucusu Quesnay’e göre dünya, değişmez fizik ve moral kurallarla yönetilmektedir. Bu düşünceyi daha sonra önemli Fizyokratlardan biri olan Pierre- Paul Mercier de la Rivière, L’ordre Naturel (Doğal Düzen) adlı eserinde şöyle geliştirmiştir: “Doğal düzen ve toplumun esası, insan eseri değildir. Aksine, doğanın yazarı (Autheur) (Tanrı) tarafından fiziksel düzenin diğer bütün dallarında olduğu gibi, kurulmuştur.”[6] Diğer bir Fizyokrat olan Pierre-Samuel Dupont de Nemours da doğal düzenin, insana bahşettiği bütün yararların elde edilmesini sağlayan koşulları belirlediği görüşündedir. Görülüyor ki, Fizyokratlar için önemli olan Tanrı tarafından kurulmuş olan ve idare edilen bir Ordre Naturel (Doğal Düzen)‘in varolması ve insanların da bu düzene uygun hareket etmek zorunluluğudur.

 

B. Ekonomi Politik Alanı

 

Fizyokratlar, bu “doğal düzen” prensibinden hareketle matérialité (maddiyat)’nin zenginliğin temel karakteri olduğunu ve doğal düzenin geçerli olduğu tüm alanlarda olduğu gibi “zenginliğin” bölüşümünde de çeşitli “farklılıklar” olabileceğini öne sürüyorlardı. Kuşkusuz bu konuda Fizyokratlar’ın yapmak istedikleri gelir dağılımının adaletsizliğinden yakınan başta köylü sınıfı olmak üzere toplumu bu doğal düzen düşüncesiyle yatıştırmaya çalışmaktı.

 

C. Politika Alanı

 

Fizyokratlar, doğal düzen anlayışlarını politika üzerine görüşlerini geliştirmek için de kullanmışlardır. Örneğin, rivayet edildiğine göre XV. Louis bir gün Quesnay’e sorar:[7] ”Benim yerimde sen kral olsaydın ne yapardın?” “Hiçbir şey.” diye cevap verir Quesnay ve açıklar “Hiçbir şey yapmazdım, çünkü yöneten ben değilim yasalardır.” Burada sözü edilen yasalar, doğal düzenin yasalarıdır. Bir kralın yapması gerekense, toplumun doğal düzen yasalarına uygun olarak yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlemeler gerçekleştirmektir. Burada önemli bir noktayı vurgulamak gerekir. Her ne kadar Fizyokratlar, Merkantilistler’in devlet müdahalesi fikrine karşı çıkmışlar ve Vincent de Gournay’in (1712-1759), daha sonraları Liberal Ekonomistler’in sloganı haline gelen, ünlü sözü laissez-faire, laissez-passer (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sözünü kendilerine düstur edinmişlerse de, bu serbestiliği yalnızca ekonomik anlamda düşünmüşler, bireysel ve politik özgürlük konusuna yer vermemişlerdir. Fizyokratlar’a göre en iyi yönetim şekli monarşidir. Çünkü, onlara göre, seçilmiş kişiler hiçbir zaman kişisel çıkarlarla grup çıkarlarını birbirleriyle uzlaştıramazlar. Oysa, “kral”, miras yoluyla iktidarda olduğu ve kişisel çıkarı olmadığı için, herkesin çıkarını birbiriyle uyumlu hale getirebilirdi. Ayrıca, her aklıbaşında vatandaş doğa kuralına göre hareket edeceğinden esas itibariyle “kral”’a da yapacak fazla bir iş düşmemektedir. Fizyokratlar’ın istediği, mutluluğa giden yolu doğa yasasına uymaktan geçtiğini bilen ve tepeden inme devrimler yapacak bir bénévolent despôt (iyiliksever despot)’tur. Devletin, yani kralın, ekonomik ve sosyal yaşantıya müdahalesi gereksizdir. Devletin görevi monarşik bir düzende, kutsal sayılan mülkiyeti korumak, genel eğitimi sağlamak, adaleti korumak ve yol, bayındırlık işleri gibi birkaç ana konu içinde toplanmalıdır.[8]

 

Fizyokratlar’ın içinde özellikle Turgot, düşüncelerini kısa bir dönem için de olsa uygulama fırsatı bulmuştur. 8 Ağustos 1761’de Angomois, Basse-Marche ve Limousin (bugünkü adıyla Limoges) bölgesine intendant (baş yönetici) olarak tayin edilen Turgot, buradaki köylülerin yoksulluklarından etkilenmiş ve yönetimde olduğu 13 yıl boyunca yetkileri çerçevesinde birtakım düzenlemeler yapmıştır. Hiç kuşkusuz bunların içinde en önemlileri, köylülerin yılın 14 gününü kralın yollarının yapımında ve diğer hizmetlerini görmek için geçirmelerini zorunlu kılan corvée (angarya)’nin kaldırılmasıdır. Bunun yanında, ruhban sınıfın ve asillerin bağışık olduğu taille (arazi) vergisinde de köylülerin yararına indirim yapmayı başarmıştır.[9]

 

Sonuç olarak, Fizyokratlar, dönemin materyalist-idealist felsefe ikileminden etkilenmişler ve her ikisini de düşüncelerine tutarlı bir şekilde uyarlamayı başarmışlardır.

 

III. FİZYOKRASİ’NİN TEMEL PRENSİPLERİ VE FİZYOKRATLAR

 

Fizyokrasi, eski Yunanca physis (doğa) ve kratein (yasa) sözcüklerinden türetilmiştir[10] ve Türkçe’ye doğa yasası ya da doğal düzen olarak çevrilebilir. Fizyokrasi sözcüğünü ilk olarak, 1768 yılında Pierre-Samuel Dupont de Nemours, Quesnay’in eserlerini derlediği bir kitabında kullanmıştır.[11] Bu düşünce topluluğu, çağdaşları arasında économistes (ekonomistler) olarak anılıyordu.

 

Gülten Kazgan’a göre, Fizyokratlar’ın “doğal düzen”le ilgili çalışmaları ikrisadi düzenin bütününü kavramak ve tutarlı bir düşünce dizgesi içinde açıklamak yolunda yapılan ilk denemedir ve bu deneme aynı zamanda iktisat teorisinin de başlangıcıdır.[12] Öte yandan, Fizyokratlar, İktisadi Düşünce tarihinde ilk defa, tanınmış bir lidere sahip (Quesnay), bu lider etrafında toplanmış ve liderin düşüncelerini savunan yazarları olan ve düşüncelerini yayacak bir dergiye sahip olan ilk “düşünce okulu”nu oluşturmuşlardır.[13] Bununla birlikte, “doğal düzen” gibi metafiziksel anlam taşıyan bir kavramdan yola çıkan Fizyokratlar, soyutlama ve model kurma, iktisadi sistemi basitleştirerek bir bütün içinde inceleme gibi teknikleri kullanmışlar ve kendilerinden sonra gelen liberal ve Marksist düşünce sistemini etkilemişlerdir. Fizyokrasi’nin temel prensiplerini, İktisadi Düşünce tarihine yaptıkları bu katkılar ışığında değerlendirmek gerekir.

 

A. Temel Prensipler

 

Önceki bölümde de belirttiğimiz gibi, Fizyokrasi’nin esasını, gerek toplumsal gerekse ekonomi alanında, “doğal düzen” oluşturmaktadır.Toplumun işleyişi de tıpkı fiziksel olaylarda olduğu gibi doğal düzen içinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle de devlet, yani kral, bu işleyişi bozmamak için toplumsal ve ekonomik alanlara müdahale etmemeli; sadece bu düzeninin işleyişinin devamı için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.

 

Fizyokratlar’ın savunduğu ikinci prensip de produit net (net hasıla) kavramıdır. Başta Quesnay olmak üzere, Fizyokratlar’a göre, üretici olan, yani net hasıla yaratan yalnızca tarım, yani çiftçidir. Sanayi, ticaret, el sanatları gibi çalışma alanları ise üretken olmayan faaliyetlerdir. Fizyokratlar’ın o dönem için tarımı gelişmenin merkezinde görmeleri çok doğaldı. Çünkü, Fransız ekonomisinde sanayinin ve diğer sektörlerin ekonomideki payları henüz yok denecek kadar azdı ve bu nedenle de Fizyokratlar tarafından üretken olmayan faaliyetler olarak adlandırılıyorlardı.

 

Fizyokratlar’a göre artıkürün (produit net, net hasıla), üreten tek sektör olması nedeniyle, sadece tarımdan elde edilebilir. Diğer sektörler üretici değildir; bazı yararlar sağlayabilirler ancak asla artıkürün (produit net, net hasıla) yaratamazlar. Fizyokratlar, artıkürünü aşağıdaki şekilde formülleştirmişlerdir:[14]

 

 

   Gayrisafi tarımsal ürün

(-)Üretimde kullanılan sabit ve döner sermayenin muhafazası için yapılan harcamalar

(-) Toprakta çalışanların tüketim gereksinimleri

 


    ARTIKÜRÜN

 

Görüldüğü üzere, artıkürünün başlıca belirleyici unsurları tarım işgücünün verimliliği ve tarımsal sermaye stoğudur. Fizyokratlar bu artıkürünün bölüşülme sürecinde toplumda üç tür sınıfın bulunduğunu belirtmektedirler:

 

1. Mülk (toprak) sahipleri

2. Toprağı işleyenler

3. Steril (kısır) sınıflar

 

1. Toprak sahipleri, toprak mülkiyetini elinde tutar, üretken sınıf değildir.

2. Toprağı işleyenler, toprağı kiralayanlar, yani çiftçiler / köylülerdir. Gerçek üretken sınıf bunlardır. Çünkü, tarımsal üretimde yarattıkları produit net (artıkürün, net hasıla), hem kendi geçimlerini, hem (Kral, Kilise, kamu hizmetlileri gibi, toprak sahiplerinin gelirine dayananlar dahil) toprak mülkiyetini elde tutanların ve kısır sınıfların ihtiyacını karşılar.

3. Kısır sınıflar iki ayrı bölüm olarak düşünülebilir:

a) Zanaatkârlar: Üretim yapmaları için gerekli tüketimlerinden artakalan bir fazlalık, yani produit net (artıkürün, net hasıla) yaratmazlar. Ancak, üretimde kullandıkları hammaddelerin değerine, emekleriyle bir değer ilave ederler; gelirleri bu değere eşittir. Zanaatkârlar, tarım ürünlerine “iyi bir fiyat” sağlayabilmek için gereklidir. Elde ettikleri gelir yarattıkları değere eşittir.

b) Tüccarlar, sanayiciler ve finansal kapital sahipleri: Sadece malların satışına aracılık ettikleri ve bir değer yaratmadıkları için (o dönem Fransası’nda sanayinin ekonomideki payı çok küçüktü) bunların geliri “parazitlerin geliri” olarak adlandırılmıştır ve bu geliri produit net’ten indirmek gerekir. Bu konuda, Pierre-Paul Mercier de la Rivière’in (1720-1793), Fizyokratlar’ın düşüncelerinin en iyi açıklandığı eser kabul edilen, Ordre Naturel et Essentiel des Sociétés Politiques (Siyasi Toplumların Doğal ve Başlıca Düzeni) (1767) adlı eserinde yer alan şu cümle dikkat çekicidir: “Avec de l’argent on achète des marchandises et avec des marchandises, on achète de l’argent.”[15] (Parayla ticari mallar satın alınır ve ticari mallarla da para satın alınır). Buradan da anlaşılacağı gibi, ticaretin ve finansal faaliyetlerin yarattığı hiçbir artıkürün yoktur, bu tür faaliyetler sadece mal ile paranın değiş-tokuşundan ibarettir.

 

Net (safi) hasıla (produit net, artıkürün) konusunda belirtilmesi gereken bir başka önemli nokta da, Fizyokratlar’ın ilk kez gayrisafi üretim değeriyle safi hasıla arasındaki farkı görmüş olmaları ve üretimle gelir arasındaki özdeşliği açıklamış olmalarıdır.

 

Fizyokratlar’ın savundukları bir diğer önemli görüş ise tasarruf yapmanın toplumun zenginliğini artırmayacağı, tam tersine azaltacağı yönündedir. Bunun nedeni, hiç kuşkusuz, Fizyokratlar’ın tasarruf yapıldığı takdirde genel talebin azalacağı, bunun tarım ürünlerine duyulan talebe de yansıyacağı ve sonuç olarak tarım ürünlerinin fiyatının azalacağı yönünde duydukları endişedir. Çünkü, böyle bir durumda tarımsal üretim, dolayısıyla da artıkürün azalacak ve bu da toplumun fakirleşmesine neden olacaktır.

 

B. Başlıca Fizyokratlar

 

1. François QUESNAY (1694-1774)

 

Bir tıp adamı olan Quesnay, Fizyokrasi’nin kurucusu ve lideridir. Küçük toprak sahibi bir çiftçi ailesinin çocuğu olan Quesnay, tıp eğitimi görmüştür. 1748 yılında “kral hekimi” ünvanını elde ettikten sonra zenginleşti ve 1755 yılında bir çiftlik satın alarak toprakla uğraşmaya yeğledi[16]. Quesnay’in ekonomiye olan ilgisi ve bu konuda verdiği eserler bu tarihten itibaren başlamıştır.

1756 yılında, 62 yaşındayken, ilk ekonomik incelemesi Encyclopédie[17] (Ansiklopedi)’de çıkan “Çiftçiler” maddesidir. Bu incelemede, arazi kiralayıp işlemenin yarıcılıktan daha yararlı olduğu iddia edilmekteydi.

Bundan sonraki eserlerinde de Quesnay, toplumsal refahın ve zenginliğin kaynağının yalnızca tarım olduğunu ispat etmeye çalıştı. Eserlerinde tıp biliminden de yararlandı. Ona göre, tek üretici sınıf olan çitfçilerin/köylülerin yaratmakta olduğu servet, tıpkı kanın insan bedenindeki dağılımı ve dolaşımı gibi dağılır ve dolaşır. En ünlü eseri olan Tableau Economique (Ekonomik Tablo)’te (1758) bu durumu ispatlamaya çalışır. Tableau Economique, bu çalışmanın konusu olmadığından, kısa bir açıklamayla yetineceğiz. Bu eserinde (ve Ekonomik Tablo’nun daha sonraki versiyonlarında), Quesnay, ekonomik etkinlikleri anlayabilmek için sermayeden hareket etmek gerektiği üzerinde durmuş ve asıl çözülmesi gereken problemin üretim için harcanan ya da “avans olarak verilen” sermayenin yeniden meydana gelmesi problemi olduğunu belirtmiştir.

Hasat sonunda çiftçilerin ellerinde tüm net hasılayla (produit net) beraber para stoğunun da bulunduğunu varsayan Quesnay, şöyle bir örnek vermektedir:

Tarımın gayrisafi üretim değeri 5 milyardır. Bunun 3 milyarı, üretim giderleridir: Çiftçiler bunun 2 milyarını döner sermaye olarak kullanır. Bu para, tarıma geri döner. Kalan 1 milyarı, sabit sermayenin yenilenmesi için zanaatkârlara; 2 milyarı da rant olarak toprak sahiplerine ödenir.

Toprak sahipleri, 2 milyarlık rantın 1 milyarını gıda maddelerine, 1 milyarını da mamul mallara harcar.

Zanaatkârlar, 1 milyarı çiftçiden, 1 milyarı toprak sahiplerinden olmak üzere 2 milyar elde etmişlerdir. Bu tutar, hammadde ve gıda maddesi satın almak için tümüyle çiftçilere ödenir.

Sonuçta, herkes başlangıç noktasına dönmüştür. Ancak, burada eğer kısır sınıfların mal ve hizmetlerine harcama artarsa, net hasılanın da azalacağı belirtilmiştir.[18]

Quesnay, temelde ticaret özgürlüğünden yana olmakla birlikte, bu özgürlüğün de bir sınırı olması gerektiğine inanmaktadır. Maksimum faiz oranı saptanmasının sürdürülmesini istemesi buna örnek olarak gösterilebilir. Bununla birlikte, Quesnay, ticaret alanındaki tekellerin kaldırılması; köylünün toprağı işlemede kendi uygun gördüğü biçimde davranması ve bunu engelleyen bütün derebeylik külfetlerinin (angarya, corvée) ve devlet yükümlülüklerinin kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. Quesnay, sanayide özgürlüğü de savunmaktadır; çünkü, bu özgürlük çiftçilerin/köylülerin satın aldığı işlenmiş malların fiyatını düşürmeyi sağlayacaktır.

Quesnay’in ve diğer Fizyokratlar’ın “tek vergi” sistemi konusundaki düşünceleri bir sonraki bölümde ele alınacaktır.

 

2. Pierre-Samuel DUPONT DE NEMOURS (1735-1817)

 

Fizyokrat sözcüğünü ilk kullanan düşünürdür. 1764 yılında Turgot’yla birlikte “buğday ticaretinin serbestisi” üzerine bir ferman hazırlamıştır. Ömrünün son yıllarında ABD’ye sürgün edilmiştir.

 

3. Pierre- Paul MERCIER DE LA RIVIÈRE (1720-1793)

 

Siyaset teorisyeni, bir süre Rusya’da II. Katerina’nın siyasi danışmanlığını yaptı. Kısır sınıfların artıkürün yaratamadığını en iyi ifade eden Fizyokratlar’dandır.

 

4. Victor DE RIQUETTI, MIRABEAU MARKİSİ (1715-1783)

 

L’Ami des Hommes ou Traité de la Population (İnsanların Dostu ya da Nüfusun Antlaşması) (1756) adlı eserinde zenginliğin kaynağını nüfus olarak görmektedir. Ancak, nüfusun geçimi de topraktan sağlandığına göre, sonuç olarak bütün zenginliklerin kaynağı toprak, yani tarımdır. Yakın arkadaşı Quesnay’in de katkılarıyla Philosophie Rurale (Kırsal Felsefe) (1763)’i yazmıştır.

 

5. Anne Robert Jacques TURGOT (1727-1781)

 

Her ne kadar kimi akademisyenlere göre Turgot, Fizyokratlar’ın yalnızca sempatizanı olarak kabul edilse de,[19] bu konudaki genel kanı, Turgot’nun da Fizyokratlar’dan biri olduğu yönündedir.

Aristokrat bir aileden gelen Turgot, teoloji okuduktan sonra Kral’ın yöneticilerinden birisi oldu.[20] Değiş tokuşun (takas) serbest olması görüşünü savunmuştur. Turgot’ya göre, yabancılarla ticaret yapılacaksa (dış ticaret), mutlaka satılan malın karşılığında bir başka malın satın alınması gerekmektedir. Devletin iç ve dış ticaretteki rolü sadece “satın alanın satın alma, satanın da satma özgürlüğünü”[21] korumak olmalıdır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

Turgot, diğer Fizyokratlar’ın çiftçiyi kapitalist tarımsal üretici olarak görmelerinin yanında, eserlerinde kapitalist sanayiin gelişimi konusuna da değinmiş ve bir bakıma, Fizyokrasi’yle Klasik Okul arasında köprü görevi görmüştür.

  

IV. “TEK VERGİ” SİSTEMİ

 

“Tek vergi” konusu Fizyokratlar’dan önce birçok düşünür ve devlet adamı tarafından da tartışılmıştı. Bir Fransız mareşali olan Vauban (1633-1707), taille (arazi vergisi), aides (dolaylı vergiler), douane (bir tür gümrük vergisi) gibi toplanmakta olan birçok verginin[22] kaldırılarak sadece gelir üzerinden tek bir vergi alınmasını öneriyor ve bu verginin de maksimum %10 olması gerektiğini belirtiyordu.[23]

 

Fizyokratlar’ın vergi konusuna önem vermelerinin başlıca nedeni XIV., XV. ve XVI. Louis’ler döneminde yeterli vergi toplanamaması, vergi toplamada mültezimlerin yaptıkları yolsuzluklar ve özellikle çiftçilerin/köylülerin ağır vergi yükü altında ezilmeleriydi.

 

Fizyokratlar, zenginliğin kaynağının sadece toprak, yani tarım olduğu görüşünü savunuyorlardı. Onlara göre, üretken olan emek toprakla uğraşan çiftçinin emeği olmaktadır. Çünkü, çiftçi bir artıkdeğer yaratmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı, iyi işleyen bir ekonomide tarıma öncelik verilmelidir. Ticaret ve finansman alanında çalışanların sayısı, bunların üretken olmayan (kısır) sınıflar olmalarından dolayı, mümkün olduğunca düşük tutulmalıdır. Kısacası, üretken sınıf çiftçiler olduğundan, onların daha fazla artık ürün yaratabilmeleri için her türlü yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyordu. Bunun için de ilk olarak çiftçiler üzerindeki vergi yükünün kaldırılması gerekiyordu. Kuşkusuz, artıkürün topraktan elde edildiğinden, vergi de topraktan alınmalıydı. Ancak, verginin çiftçiden alınması durumunda çiftçinin yarattığı artıkürün, dolayısıyla toplumun zenginliği azalacaktır. Yani, çözüm, toprak sahibinin vergilendirilmesidir. Alınacak vergi “tek” olmalıdır; çünkü:

 

1. Bir “tek vergi”yi toplamak kolaydır. Böylece, devletin, yani kralın, vergi toplaması için mültezimlere ihtiyacı kalmayacaktır.

 

2. Daha da önemlisi, üretken olmayan diğer (kısır) sınıflardan yani tüccar, zanaatkâr ve sanayicilerden alınacak vergi sonuçta yine tarımsal ürün düzeyinin azalmasıyla son bulacaktır. Bir örnekle açıklayacak olursak, zanaatkârın vergilendirildiğini düşünelim. Zanaatkâr, bu vergiyi malının fiyatına yansıtacak ve o malı alan çiftçi bunun karşılığında kendi ürününü daha yüksek fiyata satmak zorunda kalacak ve bundan dolayı da yarattığı artıkürün azalacaktır. Sonuçta, tek üretici güç toprak olduğundan vergilerin çok olmasından da yine tarım dolayısıyla tüm toplum zarar görecektir. Bu nedenle, toprak sahibinden alıncak “tek vergi” toplumun zenginleşmesi için tek yoldur. Monarşiyi savunan ve asillerin yanında olan Fizyokratlar’ın bu “tek vergi” görüşünün kendi içinde tutarlı bir yanı vardır ve aristokrasinin yanında yer almalarıyla çelişmemektedir. Çünkü, asillerden alınan vergi de sonuçta zenginliğin tek kaynağı toprak olduğundan tarımın geliştirilmesi için harcanacak ve böylece asillerin çiftçilerden aldığı rant da artacaktır.

  

SONUÇ

 

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan Fizyokrasi, yalnızca 20 yıl kadar (1760-1780) etkisini sürdürebilmiştir. Bunun nedenleri arasında, Fransa’nın tarımsal yapısının genelde küçük toprak mülkiyeti biçiminde olmasının önemli bir etkisi vardır. Çünkü, Fizyokratlar’ın önerdikleri sistemin işleyebilmesi için büyük çiftlikler ve tarım işletmelerinin kurulması gerekiyordu. Öte yandan, “tek vergi” de özellikle aristokratlar ve gelirinin azalacağını düşünen Kral tarafından benimsenmemişti. Bunun yanında, sanayileşme dalgasının da hızla yayılması sonucunda Fransa’da da tarımın ekonomideki payı azalmaya başlamış ve tarımla ilgili politikalar ve düşünceler rağbet görmez olmuştu.

 

Yine de, Fizyokratlar’ın sistemli bir düşünce geliştirerek gerek iktisat teorisine katkıda bulunmaları; gerekse kendilerinden sonra gelen Adam Smith, hatta Karl Marx gibi düşünürleri etkilemeleri İktisadi Düşünce’de çok önemli bir yerlerinin olduğunun göstergesidir.

 

 (ARALIK 2001)


[1] Prof. Dr. Vural Fuat Savaş, İktisatın Tarihi, Liberal Düşünce Topluluğu, 1997, s.225

[2] Gülten Kazgan, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, Remzi Kitabevi, Mayıs 1993, s.56

[3] Prof. Dr. Vural Fuat Savaş, a.g.e., s.225

[4] Ibid, s.225

[5] Ch. Coquelin & Guillaumin (ed.), Dictionnaire de l’Economie Politique, II. Cilt: J-Z, Librairie de Guillaumin et Cie, 1873, s.358-368 (Erişim: http://gallica.bnf.fr/themes/PolXVIII1.htm)

[6] Ibid

[7] Jim Powell, Anne Robert Jacques Turgot, Who First Put Laissez-Faire Principles into Action, Laissez-Faire Books, 1997 (Erişim: http://www.fee.org/iol/1997/aug%2097/powell.html)

[8] Cahit Talas, Ekonomik Sistemler, İmge Kitabevi, Şubat 1999, s.67

[9] Jim Powell, a.g.e.

[10] The Catholic Encyclopedia, Volume XII: Physiocrats, Robert Appleton Company, 1908

[12] Gülten Kazgan, a.g.e., s.57

[13] Prof. Dr. Vural Fuat Savaş,a.g.e., s.235

[14] Doç. Dr. Uğur S. Akalın, 2001-2002 Öğretim Yılı I. Dönem Ders Notları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Politikası Tezsiz Yüksek Lisans Programı

[15] Pierre-Paul Mercier de la Rivière, Ordre Naturel et Essentiel des Sociétés Politiques, Oncken, 1767, s.138

[16] Henri Denis, Ekonomik Doktrinler Tarihi I, çev. Attila Tokatlı, Sosyal Yayınları, 1973, s.162

[17] Fransız düşünürlerin yayınladıkları eser. Fransız Aydınlanması’nı en iyi yansıtan eser, 28 cilt ve sonradan yayınlanan 5 ek-cilt ve 2 indeks ciltten meydana gelmektedir. Bu eserde, Diderot, d’Alembert, Quesnay, Voltaire, Montesquieu, Rousseau gibi dönemin bütün tanınmış düşünürlerinin çeşitli konulardaki çalışmaları yer almaktadır (Kaynak: Electric Library, Encyclopedia.com Erişim: http://www.encyclopedia.com/printablenew/04109.html)

[18] Gülten Kazgan, a.g.e., s.58

[19] F. R. Mahieu, Histoire de la Pensée Economique, Ders notları, s.4

(Erişim: http://mapage.noos.fr/HISTOIREECONOMIQUE/HPE1.htm)

[20] Murray N. Rothbard, “L’Eclat de Turgot”, çev. François Guillaumat, Journal des Economistes des Etudes Humaines, Aix-en-Provence, France, Mars 1995

[21] Ibid.

[22] Fransız Finans Bakanlığı web sitesi, Les Origines de L’impôt Sur le Revenu

(Erişim: http://www.finances.gouv.fr/DICOM/cheff/cost.htm)

[23] F. R. Mahieu, a.g.e., s.1

 

KAYNAKÇA

 

  1. AKALIN, Uğur S., 2001-2002 Öğretim Yılı I. Dönem Ders Notları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Politikası Tezsiz Yüksek Lisans Programı
  2. COQUELIN, Ch. & GUILLAUMIN (ed.), Dictionnaire de l’Economie Politique, Cilt II, Librairie de Guillaumin et Cie, 1873
  3. DENIS, Henri, Ekonomik Doktrinler Tarihi I, çev. Attila Tokatlı, Sosyal Yayınlar, 1973

4.    DUPONT DE NEMOURS, Pierre-Samuel (éd.), Ephémérides du Citoyen ou Bibliothèque Raisonnée des Sciences Morales et Politique, Tome VI, Paris, 1769

5.    Encyclopedia.com, Electric Library

           (Erişim: http://www.encyclopedia.com/printablenew/04109.html)

  1. Fransız Finans Bakanlığı, Les Origines de L’impôt Sur Le Revenu,

           (Erişim: http://www.finances.gouv.fr/DICOM/cheff/cost.htm)

7.    HALLBERG, Peter, The Author and The Public As Rhetorical Figures, Sweden 1770-1793, Copenhagen, 2000

  1. KAZGAN, Gülten, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, Remzi Kitabevi, Mayıs 1993

9.    LAW, Henry, Is Economics Moral?

     (Erişim: http://www.landvaluetax.org/ethics03.htm)

10. MAHIEU, F. R., Histoire de la Pensée Economique, Ders notları

           (Erişim: http://mapage.noos.fr/HISTOIREECONOMIQUE/HPE1.htm)

11. MERCIER DE LA RIVIÈRE,  Pierre-Paul, Ordre Naturel et Essentiel des Sociétés Politiques, Oncken, 1767

12. The Physiocrats, (Erişim: htpp://cepa.newschool.edu/het/schools/physioc.htm)

13. Physiocrats, Catholic Encyclopedia, Volume XII: Physiocrats, Robert Appleton Company, 1908

14. POWELL, Jim, Anne Robert Jacques Turgot, Who First Put Laissez-Faire Principles into Action, Laissez-Faire Books, 1997

           (Erişim: http://www.fee.org/iol/1997/aug%2097/powell.html)

15. QUESNAY, François, Essai sur L’Administration des Terres, Paris, J-Th. Hérissant, 1759)

  1. ROTHBARD, Murray N., L’éclat de Turgot, çev. François Guillaumat, Journal des Economistes des Etudes Humaines, Aix-en-Provence, France, Mars 1995
  2. SAVAŞ, Vural Fuat, İktisatın Tarihi, Liberal Düşünce Topluluğu, 1997

TALAS, Cahit, Ekonomik Sistemler, İmge Kitabevi, Şubat 1999